Tarihçe 16 Mayıs 2022, 16:49
Savur Mezopotamya’nın kuzeyinde yer alır. Doğusunda Şırnak, batısında Şanlıurfa il sınırı, kuzeyinde Diyarbakır, güneyinde ise Mardin bulunmaktadır.
İlçe, Mardin’in kuzeyinde ve 1049 kilometrekare yüzölçümünde olup, İl Merkezi’ne 47 km.lik asfalt bir yolla bağlıdır. İlçe Mardin tarafındaki dağların sonu olan tepe ile kuzey tarafındaki doğal kale arasında bir deve boynu teşkil eden sırtın üst ve yan yüzeyleri arasında kurulmuştur. Rakımı ortalama 900 m.dir. İçinden Savur çayı geçmektedir. Yüzey şekilleri sürekli olmayan sırtlar halinde ve sönmüş volkan kalıntısı şeklinde göze çarpar. İlçenin kuzey batısında yer alan geniş düzlüklerde elverişli şartlarda tahıl ekimi yapılır. İlkbahar yağmurlarının bol olduğu yıllarda iyi mahsul alınır. Sulanabilir vadilerde ise genellikle sebze, meyve ve kavakçılık yapılır. Bazı köylerimizde son zamanlarda kiraz bahçeleri teşkil edilmiştir. Belirli bölgelerde küçük çapta kavun ve karpuz yetiştirilmektedir. Hayvancılık ilçemizin önemli geçim kaynağı iken terör ortamının olumsuz etkisi ile hayvancılıkla uğraşan insanların kırsal kesimi terk etmeleri ile hayvancılık giderek azalan bir geçim kaynağı halindedir. İlçemizde Akdeniz iklimi ile birlikte karasal iklimi hüküm sürer. Kışlar çok soğuk olur, yazlar sıcak ve kurak geçer. Yağışların büyük bir kısmı ilkbahar aylarına rastlar. İlçenin doğal bitki örtüsü çalı formundaki meşeliklerden oluşmaktadır.
İlçemizin tarihi çok eski olup, Etiler’e kadar uzanmaktadır. Daha sonra Roma İmparatorluğu ve Bizanslıların hâkimiyetine geçmiştir. Sasaniler ve Melikşah’tan sonra XII. Yy.da 300 yıl hükümdarlık süren Artukoğulları Savura hâkim olmuştur. Artukoğulları’ndan sonra Karakoyunlular ve Akkoyunlular bölgede hâkimiyet kurmuşlardır. Savur, Yavuz Sultan Selim döneminde Osmanlı ülkesine katılmıştır. 1884 yılında İlçe statüsüne kavuşmuştur.
Asur Kralının (İ.Ö. 1300) kuzey Suriyenin büyük bölümünü aldığı seferde Şaru kentinden söz edilmektedir. Bu kentin Savur olduğu ileri sürülmektedir.
II. Surnasirpal M.Ö . 883 - 859 yıllarında Şaru kentinde isyan çıktığını ve Habur a doğru yayıldığını saptamış ve Şaru ya gittiği araştırmacılarca da doğrulanmıştır.
Bizanslıların Tur Abidinde yaptıkları imarlar sırasında Sauras olarak anılmış olup Bizanslılardan sonra Sasaniler dönemi içersinde Staor olarak anılmıştır. Savur’ u içine alan kuzey Mezopotamya nın ilk tanınan halkı Huriler’dir. M.Ö 1300 yıllarında Asur kralı Adat Nirari nin kuzey Suriye’yi aldığı savaşta Şaru (savur)kentinden söz edilmektedir. Tur Abidini de savur geçidi yoluyla almıştır.
Asurlular döneminde Savur dan Musul a kavak ticareti yapılmaktaydı. Kavaklar Dicle ırmağına taşındıktan sonra şişirilen deri tuluklar üzerine istif edilerek Hasan Kaf li (hasankeyf) usta salcılar yönetiminde Musul a götürülüp pazarlanırdı. Bu iş Savurlulara yüklü miktarda para kazandırmaktaydı. Günümüzde gelişmiş olsa da halen yapılmaktadır. Savurun büyük gelir kaynağı arasında ilklerde yer almaktadır.
Pers dönemi M.Ö. 7 yüzyılda Persia adının verdiği körfezin doğusunda eyaletin adıdır. Pers handan Ahamenidlerin yönetimi altındalar. Artan Med baskısı nedeniyle ile dağlara çekilip varlıklarını gizlemişlerdir. Kral Kinus 529-559 büyük babası Med kralı Key Astiyağı tahttan indirerek Pers devletini kurdu.
Yüzyıllardır ortadoğu ve Savur’un da içinde bulunduğu bölgeyi etkileyen; özellikle Roma-Sasani çekişmesin de etkinliğini duyuracak Pers imparatorluğunun Menli Kirosun Babilde sürgündeki Yahudileri serbest bırakmasını istedi. Kirosun Yahudilere gösterdiği bu lütuf ilerde Romalıların egemenlikleri altındaki Musevilere şüpheyle bakmalarına neden olacaktır. Esaretten kurtulan Yahudilerin birinci kısmı Suriye ye ve yukarı Mezopotamya ya yerleştiler.
Partlar: M.Ö. 247 yılında Arşak adında biri Yunanlılara başkaldırarak çıktığı bölgede Partlar adında bir devlet kuruldu. Partlar siyasi bağımsızlıklarını genişleterek büyük bir güç olarak Romalılara rakip oldular. Medlere saldırarak Fırat ve Dicle arasındaki bölgeyi ellerine geçirdiler. M.Ö.160-139 tarihi arasında birinci Mithridates, Fırat kıyılarına kadar Savur bölgesini ve tüm Mezopotamya’yı Part ülkesine kattı.
Romalı komutan Lukalias 68 yılında Tiğranın eski başkenti Arteksata almak üzere Malaz kent bölgesine yürüdü. Kışın yaklaşması nedeniyle Romalılar Mezopotamya ya inerek Tiranın elinde olan Nisibis i (Nusaybin) kuşattı.Kent tuğlalarla örülü iki surla çevriliydi. Tiğranın kardeşi Vali Guros iç kaleye çekildi ancak çatışmadan sonra teslim oldu.
Romadaki çıkarlarını korumak için Pompeyusla anlaştı büyük bir tazminat karşılığında yurdunda kaldı. Pompeyus Romaya döndükten sonra Konsül Makus Carasus suriye ye geldi. Port devletini yıkmak üzere Urfanın Abgar krallığı bölgesine girdi.Karhe (harran) yöresinde Port kralı 1.Ordun ordusu tarafından kuşatılarak birlikleri yok edildi üç gün sonrada kendisi öldürülünce Suriye Diyarbakır ve Savurun da aralarında bulunduğu bütün bölge Abgar krallığının egemenliğinde kaldı. Yazıtlar Aramilerin M.Ö.14 yüzyılda Suriyenin doğusunda yaşadıklarını göstermektedir. Muat kendilerine Kalderiler tarafından verilmiştir.
M.Ö. 1180 yılında Hitit İmparatorunun yıkılışından sonra yeni Hitit krallığı, Mısırlıları hırpalayarak kuzey Suriye den Ürdün e kadar olan bölgeye yerleşmişlerdir. Şam, Hama, Sovba, Tedmor ,Amman ve Edom da askeri ve siyasi olarak oldukça zayıf prenslikler kurdular ve saldırlar altında yarı göçebe olarak yaşadılar.
Yahudiler Hz. Musa aracılığıyla Mısır tutsaklığından kurtularak Kudüs e yerleştiler. Babil kralı Mebukadnazarın Filistin i ele geçirmesiyle başlayan Babil tutsaklığından Pers imparatoru Medli Kuros tarafından kurtarılmalarına değin çeşitli boylarla olan ilişkileri siyasi tarihinde olduğu kadar dinsel anlayışlarında parçalamaya yol açmış ve doğal olarak ortaya yeni mezheplerle tarikatlar çıkmıştır. Karailer, Faraziler, Saddukiler, Eseliler ve Katipler gibi Roma egemenliği altındaki geniş topraklar üzerinde çok tanrılı devlet dinleri yanı sıra halk arasında gizli inançlar vardır. Romalıların Yahudilere karşı yürüttüğü sert mücadele putperest kökenli Hıristiyanların Roma ya karşı olmaları nedeniyle rahat gelişmelerini dağladı. Yahudi kökenli Hıristiyanlarla mücadele ederek 200 yıl içinde onları eritmeye çalıştı. Hıristiyanlığın Savurun bulunduğu Mezopotamya ya yayılmasında Süryanice, Urhai, sonradan Osrhoene ve Odessa denilen Şanlıurfa önemli bir yer tutar.
I. Şapur (241-272) yıllarında Roma imparatoru Gordianusa yenildi. Roma Sasanilerin elinde olan Harran ve Nusaybin i geri aldılar. I. Şapur 272 yılındaki ölümünden sonra yerine I. Hürmüz daha sonra sırasıyla; I.Behram, II. Behram kral oldular. II.Behram döneminde Romalılar ve Sasanilerin aralarındaki barış bozuldu.Çıkan savaşta Sasaniler tekrar yenildi. Barış yapıldıysa da barış korunamadı.
303-310 yılları arasında krallık yapan II. Ürmua un ölümü üzerine henüz annesinin karnında olan II. Şapur kral ilan edildi. Doğup büyüdükten sonra yetenekli biri olarak tanınırdı. II. Şapur 359 yılında Diyarbakır'ı kuşattı ve 73 gün sonra ele geçirdi. Sasaniler 30 bin ölü verdiler. Aralarında Savurun bulunduğu Diyarbakır ve çevresi Romalılar ve Sasaniler arasında el değiştirdi.
M.S. 607 yılına kadar Roma ve Sasaniler savaşı sürdü. Halife Ömer den sonra İslam Orduları İran üzerine yürüdü, Üstünlük Araplara geçti ve böylelikle Sasani yönetimi M.S. 645 yılında sona erdi. Savur tarihinin en görkemli dönemi kral Şapur dönemidir. Böylelikle Staor adı da Kral Şapur dan gelmektedir. Söz konusu Staore Staorun yeri anlamına gelmektedir.
Roma İran çekişmelerinde Araplar kuzey Mezopotamya ya ve de Savur’un aralarında bulunduğu bölgeye sık sık girip çıkmışlardır.
Düzenli Arap egemenliği Sasani hanedanlığı çöküşünden sonra başladı. Müslüman Araplar Dicle Irmağını geçtiklerinde ilkeleri olarak tamamen Keldanilerle tanıştılar. Bu ilkeler Nasturi Merhabinin ilkeleriydi. Müslüman Araplar Marturilere hoşgörülü şekilde yaklaştılar.
Hz. Muhammed (S.A.V) kendi etkiliğini sağladıktan ve yönetimini pekiştirdikten sonra ilk olarak bir antlaşma yaptı. Müslüman Arapların daha kuzeye yani Savurun coğrafya olarak bulunduğu bölgeye gelişleri Halife Ömer dönemindedir. M.S. 634 644 yılları arasında halife olan, H.z.Ömer in İslamiyeti kuzeye yaymak için görevlendirdiği İslam ordusu, Roma İmparatoru; Perakliusun ordusunu Yarmak savaşında yenerek Suriye yi aldı. İad Bin Ganem M.S. 639 yılında beraberinde Halid Bin Velid, Muaz Bin Caber, Said Bin Zayed gibi komutanlarla; Mardin, Habur, Cizre, Nusaybin, Hasankeyf, Kızıltepe, Savur, Mayafarikini savaşsız olarak ele geçirdi.
O dönemler, Abdulselam Oğullarından Medar Bin Nezar’ın kardeşi, Rabia nedeniyle Mardin den Habur’a Rakka’dan Siirt’e kadar olan Mezopotamya ya Diyarı Rabia denilmekteydi. Savur, Mardin ve yöresi; M.S. 990 yılında Abu Ali Bin Hasan Mervan tarafından Mervaniler ülkesine katıldı.
Etkinliğini günümüze değin sürdürecek olan bölgede neden olduğu değişmelere geç-meden, Ortadoğu ve Avrupa ya uzanan İslam imparatorluğunun merkezi bölgedeki ekonomik siyasi ve toplumsal durumunu incelemek, sonraki gelişmeleri kavramada yardımcı olacaktır.
İslam imparatorluğunda bir önceki yüzyılda başlayan iç çöküntü II. yüzyılda daha belirgin bir hal aldı. Bir süre özerk bölgeler hanedanlığına bölünen imparatorluk İslami otoriteyi teslim eden imparator halife tarafından yönetilmiyordu.
İran’dan Mısıra kadar olan bölge Şii Generaller ve Aristokların elindeydi. 11.Yüzyıl ortalarına doğru dışardan gelen saldırılar imparatorluğunun ne denli zayıfladığını ortaya koyuyordu. İspanya ve Sicilya da Hıristiyanların önemli bölgelerini ele geçirdiler. Haçlılar yakın doğu olarak bilinen bölgeye girdiler. Bu dönemde göçebe Türklerin çocukları alınıp Memlüklüler tarafından devlet yönetimi ve askerlikte görevlendirilirlerdi. Orduda Türk askerler arttıkça o arada da Arap ve İranlılar azalıyorlardı. İslam sınırının ötesinde de 200.000 çadırı geçen Karahanlılar M.S 960 yılında topluca Müslüman oldular.
1089 yılında vezirlikten alınan baba oğul (Fahrulddevle ve Amiddevle) İsfahan a çağrıldılar. Gördükleri ilgi üzerine Mervani oğullarını ortadan kaldırmaları konusunda Sultan Melik Şah ı ikna etmeyi başardılar. Fahrulddevle Melik Şahın komutanlarından Altuk Beyin ordusuyla Diyarbakır bölgesine girdi. Amid ve Meyyo Farikin kuşatıldı. Kuşatmadan önce Mervani Mansur bazı önlemler almak üzere Cizreye gitmişti. Uzun ve entrika dolu kuşat-madan sonra her iki kent teslim oldu. Melik şaha ulaşmasına rağmen Mervani Emeri ülkesini kurtaramadı. Böylece 1085 Savur diğer bölge kentleri gibi Selçuklular egemenliğine girdi.
1104 Yılında Haçlılar Cebeli Akar ve Suruç’a saldırdı. Eminuddin çökmüş Nuseybini çöküşten kurtarmak için yola çıkmış olan Yakut ta yoldayken ölmüştü. Yerine Mardin e kardeşi Ali Altuk egemen olmak istediyse de amcası Eminuddin buna engel oldu. Yerine Cebeliyi (Midyat) verdi.
1105 Yılında Eminuddin; Şam ve Trablus u kuşatan Haçlılar üzerine yürürken yolda ölünce, Bağdat tan gelen Necmeddin Ilgaz, Hasan Keyf ve Mardin i ele geçirdi. Bu bölge durmaksızın el değiştirdi.
1133 Yılında Musul Emiri Zengi ile Mardin Emiri Artukoğlu, Hüsameddin Temurtaş la anlaşarak Hasan Keyf Emiri Davut a saldırdılar. Amid önlerinde karargah kurmuş olan Davut, kaleye sığındı. Yapılan 1 günlük savaşta yenilerek kaçtı. Oğlu Süleyman Zengi ise tutsak oldu. Amid önünden uzaklaşan iki emir, Davut a ait olan Mardin yakınındaki Çavra (Savur) kalesini kuşattılar. Zengi kaleyi ele geçirerek Artuklulara verdi.
1258 Yılında Mardin üzerine yürüyen Mogol Hülaguyu Nuseybin de Ahmad Nasruddin Artuk Arslan karşıladı. Yenilince Mardin kalesine çekildi Hülagunun oğlu Yaşmut Mardin i kuşatırken Necmeddin Gazi öldü. Yerini Melik El Muzaffer Kara Aslan aldı. Muzaffer Kara Aslan hükümdar olunca (1258) Mogol egemenliğini kabul etti ve Hulagu adına para bastırdı. Mısır ve Suriye egemenliği biten ve kendisine sığınan son Eyyubi ye Savur Kalesini verdi. Ancak burada kalmayarak Hasan Keyf’e geçti.
1394 yılında Timur Mardin e yürüdü. Mardin e geldi ve hemen kuşattı. Çevreyi yakıp yıkmaya koyuldu. Sultan İsa, Timur a bağlılığını bildirdiyse de askerlerin kente saldırı düzenlemesi üzerine zincir vurularak İran daki Sultaniye ye götürüldü ve hapis edildi. Timur tarafından Mardin ve bölgesinin fethi ile görevlendirilen Kara Yörük Osman Bey, Artuklular için sürekli tehdit oluşturdu.
Osman Bey bir ordu hazırlayarak bölgede bulunan Savur Kalesi ni aldı. 1405 yılında Timur un ölümünden sonra Şam yöresindeki dağınık Türkmenlerle birlikte Mardin dolaylarına gelen Kara Yusuf, Sultan İsa tarafından iyi bir şekilde karşılandı. Hamile olan eşi Kara Koyunlu Hanedanının en tanınmışı olan Cihan Şah, Mardin’de doğdu.
1417 yılında Kara Yusuf un Kahta ya yakın bir bölgede Kara Yörük e saldırdı. Ordusunun bir bölüğü Minşar Kalesi altındaki Kürt obalarını yağmaladı. Kara Yörük bozguna uğradı. Mardin in Kuzeydoğusundaki Savur Kalesi Kara Yusuf a teslim edildi. Kara Koyunlu Egemenliği Mardin ve Savur da 1432 yılına kadar sürdü. Bu tarihte Kara Yörük Osman yöreyi Kara Koyunlu Muhafız Emir Nasır’dan aldı.
1515 yılında Bıyıklı Mehmet Paşa, Mardin kuşatmasında çok az sayıda asker bırakarak Mısır üzerine yürümekte olan Yavuz Sultan Selim e katıldı. Mercidabık Savaşında Halep Osmanlıların eline geçince, Bıyıklı Mehmet Paşa birlikleri ile tekrar Mardin e dönerek kuşatmayı güçlendirdi. Mardin Kalesini ele geçirmesinden sonra Sasonlu Mehmet Bey, Davut Bey ve Kürt egemenleri Malik Halit Eyyubinin de girişimi ile savaşılmadan Savur Kalesi alındı. Savur un Osmanlılar tarafından alınması haberi Yavuz Sultan Selim e Şam’dan Mısır’a hareketi sırasında 15 Aralık 1516 tarihinde iletildi.
1518 yıllarında Mardin Kalesi fethedildikten sonra Liva(Sancak) haline getirilerek Diyarbakır’ a bağlandı.1526 yılı icmal defterinde Savur, Mardin e bağlı bir yer olarak gösterilmekte ve Tanrı Kulu Yusuf adlı kişinin uhdesine verildiği belirtilmektedir. Bu yıllarda Mardin Sancağı içerisinde en önemli üç yerleşim yerinden biride Savur’dur. Bununla beraber Savur a bağlı köylerin dördü Hıristiyan, diğerleri ise Müslüman inancına sahiptir.65,8 i Müslüman 34,2 si Hıristiyanlarındır.
Savur un 1530 da bir kaza haline getirildiği ve 1540 yılında da Amid e (Diyarbakır) bağlandığı görülmektedir. Aynı yılda Kethüda adında bir kişinin yönetiminde 17 hane 1 Mücerred nüfusa sahip Buzulay Türkmen grubunun ilahi köyüne yerleştiği görülmektedir. Zamanla düzen yozlaşıp gelir azalınca Beyler Beyi, Savaşa yeterli asker çıkarabilmek ve barışta düzeni koruyabilmek için, Besledikleri askerle Sekban (ordu) sarıcların sayısını arttırmak zorunda kaldılar. Bu nedenle vergi almaya başladılar. Savurun Kadısından (hakim) iki bin kile(tahıl ölçeği) arpa, beş yüz kile un, iki yüz Batman yağı yollanmasını istediler.
1840 yılında Diyarbakır eyaleti arasında bulunan Savur ve Midyat’ında bulunduğu 41 idari bölümden oluşmaktadır.